1882 EĞİN (Kemaliye) kazası Bahçe Mahallesinde doğar. Aile mesleği katırcılık ile uğraşır. 50 civarında katırı vardır. Zamanın yük ve yolcu taşıma işini yapar. Kendi adıyla anılan büyük bir konakta yaşar. Konağın altı da ahırdır. Katırlar bağlanır.
Giresun’dan Halep’e kadar ülkenin dört bir tarafına; Nakliye işi yaparlar. Katırlar renklerine göre Yedili gruplara ayrılır. Her bir grubun başında bir Mekkere (Katırcılıkla uğraşan) vardır. Askeriyenin de nakliyecisidirler. Onun için yanında çalışanlar askere alınmazlar. Salim Ağa kendi atıyla kervanın en önünde gider; Atının koşumlarında 5’lik altın diziliymiş.
Ermeni tehciri sırasında 800 civarında Ermeni kadını; Halep’e götürmesi için Salim Ağa’ya teslim ederler. Uzun bir yolculuktan sonra emanetleri Halep valisine teslim eder. Vali kadınlara Yolculuğun nasıl geçtiğini sorar. Kadının biri katırcılardan birinin kendisini rahatsız ettiğini söyler. Kadı çağrılır. Adama 10 gün hapis cezası verilir. Salim Ağa’ya; Derler ki sen git 10 gün sonra adamını bırakırız. Salim Ağa “olmaz ben adamımı almadan gitmem” diyerek; Halep’teki bütün eğlence yerlerini kapatır. 10 gün süreyle adamlarının eğlenmesini rahat etmesini sağlar. Kazandığı parayı harcadığı gibi bir miktarda borçlanır.
Adik ağa nın değişik renkte bir katırı vardır. Salim Ağa kendisinde olmayan renkteki katırı almak ister. Lakin Adik Ağa satmak istemez. Yine bir gün ağalar meclisinde Salim Ağa bu katır olayını açar. Adik Ağa da almasın diye normal fiyatının 3 katını 100 Altın der. Salim ağada 99 veren ne olsun; Al sana 100 Altın der; Adik ağa sözünden cayamaz katırı satar.
Zamanında yollarda soygun olayları da olmaktadır. Bağıştaş Avaz arasında Salim Ağa eşkıyalar tarafından soyulur. Neredeyse don görmek kalmıştırlar. Salim Ağa eşkıyalardan birine Beni ağınıza Götürün der. Ağanın huzuruna varınca; Bak Ağa sen de ağasın ben de; Sen köyüne don gömlek dönsen sana ağa derler mi? Diye sorar. Ağa; Salim Ağa’ya hak verir. Elbiselerini verir ama mallarına el koyar. Sonradan peşlerine düşseler de yakalayamazlar.
Salim Ağa Efe Süleyman ile de hem meslektaş hem de kardeşten öte arkadaştır. Beraber iş yaptıkları da olur. Savaş sırasında Harput’ta askeriye bunların atlarına el koyar. Mecbur bekleyecekler. Mollaköy’deki arkadaşları Ahmet Ağa’ya misafir olurlar.
Ahmet Ağa arkadaşlarını görünce çok memnun kalır. Han köyünde bir düğüne davetlidir. Arkadaşlarını da alıp düğüne gitmek ister. Beraberce düğüne giderler. Düğün sahipleri misafirlere hoş geldin derler. Lakin Ahmet Ağa’ya biraz soğukturlar. Onları ayrı bir masaya oturttururlar. Sebebi de Ahmet Ağa ile aralarında bir husumet kan davası vardır.
İlerleyen saatte; Kapıda bir delikanlı elinde silahı ateşleyerek Molla köyün beylerinin gelmişini geçmişini diye başlar okumaya. Efe Süleyman; Salim Ağa’nın kulağına eğilerek “ula Salimik nereden düştük biz buraya gah ki gaçah”(kaçmak) Bunu gören Ahmet Ağa yüksek sesle Salim Ağa’ya sorar Efe ne diyor? Salim Ağa da yüksek tonda kararlı bir sesle Efe diyor ki; “Ahmet Ağa isterse kalkıp şunların alayını geberteyim. Ben onların kurşunlarını leblebi gibi yutarım”. Ağalar bakıyorlar ki pabuç pahalı. Silah atan kişiyi ikna ediyorlar. Getirip Ahmet Ağa’dan ve misafirlerden özür dilettirip ellerini öptürüyorlar. Husumet de Böylece bitiyor.
Ertesi gün faytona binecekleri sırada bütün köy halkı yol kenarlarına dizilip “Kurşun yutan kimdir?” Diye merakla izliyorlar. Efe Süleyman da giyimiyle kuşamı ile çakır gözleriyle Heybetli bir duruşu vardır. Sesi de çok güzel olan Efe Süleyman bir Harput hoyrat’ı da söyleyince; “Baba bu adam kurşunu yutar mı yutar” diye tasdikliyorlar.
Kıtlık yıllarıdır annemin büyük amcası Mehmet Sadık Eti Memleketim Kemaliye de belediye başkanıdır. Ekmek karne ile dağıtılmaktadır. Askeriyenin 40 katır yükü buğdayını Salim Ağa Halı şirketine yıkmıştır. Diyarbakır’a götürecektir. İhtiyaç sahipleri çoktur birer ölçek dağıtır. Birisi iki ölçek ister. Ağa Bir ölçek verir. Önceden de kini olan kişi Elazığ Kolordu Komutanlığına şikayette bulunur. “Salim Ağa askeriyenin buğdaylarını sattı diye”.
Salim ağa bu olayı duyar. Mor hamam denen yerden çıkarılan tuzdan 40 Katır tuz yükler. Yola çıkar. Amacı Elazığ’daki kontrolden sağlamca geçebilmektir. Adamlarına da; Tuz çuvallarının köşelerinde kenarlarında tuz kırıntıları olmasın, yoksa katırlar tuzu yalar, çuvalı da yırtarlar. Tuzlar dökülür. Foyamız ortaya çıkar. Beni idam ederler. Diye iyice tembihler.
Salim Ağa Elazığ’dan geçişi sabahın erken saatlerine göre ayarlar. Dosya elinde Paşanın huzuruna çıkar. Paşam çok yorulduk mzalarsanız İlerideki konaklama yerinde dinleneceğiz der. Paşa katırların Çan seslerini çok beğenmiştir şurada bir tur daha attırın da öyle gidin der evrakları imzalar.
Selamet Elazığ’ı geçtikten sonra arkadaşı bir Ağa’ya uğrar tuzları yıkar bana buğday lazım der. O ağada başka bir ağaya yönlendirir. Gider oradan da buğdayları yükler. Götürür Diyarbakır’a teslim eder.
Gerçekten de Salim ağa nın katırlarının çan sesleri bir musiki üslubu içerisinde dinleyenleri ve seyredenleri mest eder. Katır Kervanı geçerken halk damlara çıkar seyreder.
Kemaliye O dönemlerde Ticaret Merkezi bir ilçe üretilen malları; Salim Ağa Kervanı ile taşırmış. Zaman zaman civardaki tüccarlar kervan’dan mal almak isterler. Fakat Salim Ağa vermezmiş. Gelin Eğin den alın diyerek onlara yol gösterirmiş. Zira gelsinler hanlarda kalsınlar, lokantalarda yesinler, memlekete paraları nasip olsun istermiş.
Ağanın çalışanlarından biri; Halep’ten hanımına çok güzel elbiselik bir kumaş getirmiş. Tabii bu etrafta duyulmuş. Salim Ağa’nın hanımlarından birisi de Ağa’ya sitem ederek, falancanın hanımı kadar olamadık; Bu kadar zaman gidersin gelirsin bir hediyen nasip olmadı. Salim Ağa hanımına bir şey söylemez. Akşam oda sırasının olduğu eve gider kendine ayrılan yere oturur.
Hanımına kumaş getiren çalışanına der ki; Git getirdiğin kumaşı buraya getir. Peki Ağam der gider getirir. Ağa kumaşa bakar çok beğenir. Kaça aldın falan filan sorduktan Sonra; Yanındakine der ki bunu sobaya atın yansın. Oradakiler engel olmak isterler ama Ağa Kararlıdır. Kumaş sobaya atılır yanar. Bir müddet Sessizlik olur. Ağa söze başlar. Ben yıllardır gider gelirim aileme bir hediye bir şey getirmem. Memleketimde Herkes ne yiyor ne giyiyor ne içiyorsa onu yemelerini içmelerini beklerim. Eğer biz buna önderlik edersek; Bunlar dedikodulara sebep olur. Geçimsizlik çıkar. Ben buna meydan vermek istemem der. Belinden çıkardığı keseyi adamını uzatır. İçinden kumaşın parasını al der. Eve gidince buradaki söylediklerimi de aynen anlat diye tembihler. Herkes ağaya hak verir.
Salim Ağa Heybetli yapısıyla dürüst Sözünün eri mert bir insandır. Kemaliye’de 4 hanımı vardır. Bunlardan 4 oğlu ve üç kızı olmuştur. Bunlara ilaveten gittiği yerlerde de ev açtığı zevke eğlenceye düşkün olduğu bilinmektedir. Mustafa Alptekin abimiz Şirvan ilçesinde hakim iken; Ağanın Siirtli hanımından olan bir oğlu babasının hemşerisi diye; Mustafa abiyi ziyarete gelir.
Salim Ağa yaşlanmıştır. Mahallesinde Yürürken; Yolda sesli olarak gaz çıkarır. Bunu duyan komşunun gelini arkasından; Salim Ağa’ya seslenir. “Ağam gençken borun öterdi; Şimdi de gerin” Salim Ağa bu sözü duymazdan gelir. 1967 yılında mütevazi bir şekilde hakka yürür.
Bahçe Mahallesi’ndeki muhteşem Konağı; Öğretmen Lütfi Pektaş’ın dedesi Kartal usta yapmış. Salim Ağa’dan sonra; İçinde yaşayan yaşlı eşlerinden biri ile beraber bir yangında yanar kül olur.
Salim Ağa sadece Kemaliye’de değil, gittiği bütün yerlerde haklı bir üne kavuşmuş; Yaşadığı döneme iz bırakmıştır. Nur içinde yatsın kalanlarına sağlıklı ömür diliyorum. İsimleri de geçen tüm geçmişlerimiz de nur içinde yatsınlar.
Kaynaklar: Her yönüyle Kemaliye Eğin kitabı, Tahir sellikoğlu hayali Cihan değer kitabı, Füsun Kamber Durna mani kitabında dayım Tayfun üstüncan’ın anlattıkları, Mustafa Haznedar, Lütfi Pektaş ve babam Osman Örnekci nin anlattıkları.
Kaynak: Şener Örnekçi